İşinizi severek yapın, gerektiği kadar ama istikrarlı çalışın ve mutlu olun. Eğer işinizi sevmiyorsanız, masada…
Ay: Ocak 2015
Anladım ki: İnsanlar, susanı korkak, görmezden geleni aptal, affetmeyi bileni çantada keklik sanıyorlar. Oysa ki;…
Zira kadın; dudaklarıyla sevgili, elleriyle anne, sözleriyle dost, bakışlarıyla çocuktur. Farid Farjad
Ne etsin ne kemiksin, sen düşünceden ibaretsin. Gül düşünür gülistan olursun, diken düşünür dikenlik. Mevlana
Dermân arardım derdime derdim bana dermân imiş. Bürhân sorardım aslıma aslım bana bürhân imiş. Niyazi…
Dört, fazla! Bir, az! İki ya da üç olmalı ama iki, üçe göre daha iyi!
Emrah Yalaz, Mobil İstanbul’un bugün katıdığım Ocak 2015 etkinliğinde, birkaç kez tekrarladı bu cümleyi; bir ürünün başarılı olabilmesi için, iki kişinin ideal olduğunu söylüyordu. Hatta etkinlik sonrasındaki networking saatinde soruları alırken, soru soran bir startup sahibine -vakit kaybetmeden- “Co-founder’ın var mı?” diye sordu. Arkadaş “Hayır.” dediğinde, Emrah Bey’in yüzünde, sunumu boşuna yapmamış olduğunu anladığını belli eden bir ifade vardı. Ben de bu cümleyi vurgulamasının sebebini daha iyi kavramış oldum. Sunumun bir bölümünde de, başarısız olan startup-ların ciddi bir bölümünün anlaşamayan ekip üyeleri nedeniyle başarısız olduklarını söylemişti. Büyük ihtimalle, biraz da bu sebepten iki, üçten daha iyiydi; çünkü, iki kişinin anlaşabilmesi olasılığı, üç kişinin anlaşabilmesi olasılığından daha yüksektir.
Genel olarak çok güzel bir sunumdu, gerçekten çok etkilendim. UserSpots’un düzenlediği etkinliklerde de farkına vardığım pek çok şeyi teyit eder nitelikteydi anlatılanlar. Ancak nedendir bilmem, aradaki bazı terimleri ve bilindiği varsayılarak örnek verilen projeleri ya da proje sahibi firmaları bilmiyor olmama rağmen, Emrah Bey, aklımda daha derli toplu bir iş akışı belirmesine ve bir gün bir ürünü hayata geçirme ihtiyacı duyarsam, neye ne kadar vakit ayırmam gerektiğini netleştirmeme olanak sağladı.
Bir çılgınlık yapıp, Mucize’yi izlediğimiz günün ertesi akşam, yine sinemaya gittik. Çünkü sevgili kemancımız Üner: “Çok güzel bir film, mutlaka gidin!” dedi, ‘Burak Aksak’ın Bana Masal Anlatma adlı filmi için :)
Behsat Ç.’de ‘Harun’ karakterini canlandıran Fatih Artman, baş roldeydi bu filmde ve kadronun tamamı, çok güzel ve eğlenceli oyunculuklarıyla hem güldürdü hem düşündürdü bizi :)
İzlemenizi şiddetle tavsiye ediyorum ;)
Gözlerim doldu. Soluma dönüp, Işığıma baktım: bir damla yaş, çoktan süzülmüştü yanaklarından.
Hem güldük, hem hüzünlendik Mahsun Kırmızıgül’ün ‘Mucize‘sini izlerken. Hikaye ve hikayenin geçtiği mekan o kadar sıcak ve bizden ki, siz de bir parça kendi hayatınızdan ya da ailenizin hayatından tanıdık sahneler bulabilirsiniz bu filmde.
İzledikten sonra fırsat buldukça çevremdekilere tavsiye ediyorum ancak bazı arkadaşlarımdan “Ben o adamı sevmiyorum”, “Haluk Bilginer varsa bu kez olmuştur, deyip, gittiğim filminde de hayal kırıklığına uğradım, hakkı bitti”, vb. tepkiler alıyorum. Kötü izlenimler edinip, ön yargıyla yaklaşmalarını anlayabiliyorum fakat şevkle “Bu kez pişman olmayacaksın, mutlaka git!” dediğim halde, neden hala gitmeyi düşünmediklerini anlayamıyorum :)
Ben izleyenlerin, filmi seveceğinden eminim ;)